double'i string olarak parse edip subspring kullanin.

Amma velakin double kullanmak zorundayım yok mudur bunun bi yolu yordamı?

ekrana yazdirmak icin double kullanmak zorunda degilsiniz. kaldi ki matematiksel islemler icin soruyorsaniz stringi tekrar double a cevirebilirsiniz, ama ne kadar mantikli olacagi size kalmis. boyle bir durumda birakin sayi oldugu gibi saklansin.
javada sayilarin gosterimi icin formatlar mevcut. tam hatirlamiyorum ama decimalformat sinifina bi bakin.

yaygınlık açısından değil ama bence kulağa en güzel katalan aksanı geliyor.

Katalanca'nın İspanyolca'yla çok bir alakası yok ki? İspanyol bir hocamız Katalanca'yı anlayamadığını söylemişti, varın siz düşünün.

Elimizdeki hoca seçenekleri de sınırlı zaten. Ya Şilili ya da Meksikalı olacak. :)

o zaman katalan aksan olmuyormuş zaten ben biraz sallamışım. Ben olsam meksikalıyı seçerdim o zaman iki seçenek arasından=)

amerikada meksika aksani kullanimindan hareketle meksika diyorum

Ispanya'da yasayan biri olarak soyleyebilirim ki Meksikalilarin konusmasi daha temiz, kelimeleri tek tek telafuz ediyorlar. Ispanyollar daha hizli ve daha yuvarlayarak konusuyorlar. Sili ise bambaska bir dunya, ben olsam tercih etmezdim. Dilbilgisi bile cok fark edebiliyor. Uluslarasi bir kullanim icin siz Meksikaliyi secin.

Bu arada Ispanyolca konusan herkes dikkatli dinledigi surece Katalancayi cok rahat anlayabilir.

@luin, katalanca mevzusu benim fikrim değil vallahi, ben ispanyolca'yı güç bela anlıyorum. :) cervantes'teki ispanyol hocamız öyle söylemişti. ki benzese bile katalan birinden ispanyolca dersi almak anlamsız. :)

baya da fark varmıl yahu:

Els socis sense abonament al Palau Blaugrana podran disposar d’entrades gratuïtes per veure en viu el partit entre el FC Barcelona Borges i el Celje. Per aconseguir una entrada cal venir amb el carnet de soci a les taquilles del FC Barcelona.

Los socios sin abono en el Palau Blaugrana podrán disponer de entradas gratuitas para ver en vivo el partido entre FC Barcelona Borges y el Celje. Para conseguir una entrada hay que venir con el carné de socio a las taquillas del FC Barcelona para recogerla.

nurussems yaziyor. yani gunesin isigi...

nuruşşems

birkac gun balkon ya da artik gunes goren bir yer varsa orda bekletip sonra makinede yikamayi deneyebilirsin. biraz yuksek sicaklik ve belki biraz da domestos ekleyip.

hic beklemeden yuksek sicaklikta, uzun programda, onyikamali, bol deterjanli ve mumkunse onyikamada sulandirilmis camasir suyu ekleyerek makinede yikayin. sonra balkon demirine serin. %65 kurtarma sansiniz var.

aslinda kuflerden ve kokudan %100 kurtulmus olursunuz da, kuflenen paspas hafiften parcalanmis olabilir, sikinti o...

not: makineye sigabilirligi ongorulerek yazilmistir.

güzelce yıkayın makinada sonra kurutun açık havada. eskisi gibi olur.
yıkarken çamaşır suyu koy küfü iyice söksün. yumuşatıcı ekle güzel koksun.

tuvalete kilim koymak yeterince tuhaf değil mi?

@kayranin kedisi : Tuvaletteki en az garip şey o kilim, diğer şeyleri saysam inanmazsın.

Makineye attım mis gibi oldu, yarın güneşte kurutup tekrar sericem. Çok teşekkürler.

benim tuvaletimde -bildigin alaturka tuvalet- her daim iki felsefe kitabi bulunur. tepeden sarkan tasli bir mumluk da vardir... kilim ne ki...

Yeryüzünde önemli yahut güç isteyen, kitleleri etkileyen, üstüne üstük yasama gibi bir organ yardımıyla yapılan hiçbir olay için böyle ayrıntılara takılmaz, böyle hesaplar yapmaz insanlar. Ama bu tarz şeyler -gerçek olsun yahut olmasın- antipropaganda için güçlü birer silahtır. Tarih doğru olabilir/olmayabilir. Bilmiyorum, araştırmaya da üşeniyorum. Ama başka bir tarih olsaydı da menemen olayının, sivas katliamının, şeyh sait ayaklanmasının, ilk başörtüsü yasağının, kılık kıyafet kanununun yahut başka bir uygun tarihin yıldönümüne mutlaka denk gelirdi.
Özetle bu tarz şeyler planlama aşamasında dikkate alınmaz, sonrasında tespit edilir.

Misal:
Yeni anayasa taslağı yapılırken YSK'nın 3 ay değil de 6 ay sonrasına gün vereceğini kimse tahmin etmiyordu. Üstüne üstük 12 eylül 2010'un pazar gününe denk geleceği de önceden göz önüne alınmamıştı. Ammavelakin referandum sürecinde en büyük propoganda 12 Eylül'ün 30. yıldönümünde 12 Eylül'den intikam üzerinden yürütüldü...

ha, başörtüsü gurbanolduğumyaresulallahtan gelmiş olabilir. ammavelakinki öyledeğildir. benim yorumlamam bukadar. hade iiakşamlar...

kına ve su.

Kınayı suyla karıştırın o kadar.

kina ilik su ile macun haline getirilir. arzuya gore cevizin en dis (yas olan) kabugu yahut ceviz yapragi veyahut safran ilave edilebilir. surulur. afiyet olsun.
not: medikal bir gerekceniz yoksa kina yakmayin be, iyyyk midemi bulandirmistir hep...

arkadaş kınayı sormuş. yakılmış halini değil. (:

o kına satılıyor, yapılmıyor. yani benim bildiğim kadarıyla. kınanın benim bildiğim kadarı değil, onun hepsi satılıyordur da, konunun benim bildiğim kadarı böyle.

bizim orada kınayı çay ile karıyorlar. suyu ilk kez duydum :S

valla düğün salonlarında görüyorum hep. suyla karıştırıyorlar.

kırsal yerlerde kına çay ile karılır ki iyi tutsun... işin ehli onlar...
ayrıca sorduğun soru bu değil biliyorum

eğer tozun nasıl yapıldığını soruyosan o hazır satılıyor. hiç evde yapanını duymadım.

o toz kınanın nasıl macun yapıldığını soruyosan; o tozu suyla ıslatırlar. çayla da ıslatırlar ki rengi daha güzel çıksın. şarapla ıslatınca da çok hoş bir kızıl oluyor.

macunu nasıl süreceğini soruyosan; ki buna kına yakmak denir, nerene süreceksen istediğin şekli verip oraya sürersin. 15-20 dk bekletsen yeter. ne kadar çok bekletirsen o kadar koyu renkli olur ve uzun süre kalır. yalnız tırnaklarına sürersen, tırnak uzayıp da o kısmı kesene kadar çıkartamıyorsun. hatırlayınız, seçimlerde parmağa sürülen boyalar vardı.

bi de bizim buralarda kızlar çitme yaparlar ki, ellerinde dövme gibi olur. onu da şu eski teyp kasetleri var ya, onların içindeki siyah şeritleri parmaklarına spiral yada çapraz, değişik değişik sararlar, (çok sıkı sararsan kan gitmez ama gevşek sararsan da araya kına kaçar, iyi ayarlamak lazım) onun üstüne kına yakarlar. kına naylondan açıkta kalan yerleri kızıla boyar. gene 15-20 dk beklersin. açtığın zaman aynen dövme gibi olur. gene tırnak konusuna dikkat.

kınanın kendisi: attar/baharatçılardan yahut hacı teyzelerden kiloyla alınır.

plastik mini torba: bilmiyorum.

zımba: kırtasiyeciler.

porselen kutu: istanbul'da eminönünde şark han benim aldığım ve ilk aklıma gelen.

tül kese: istanbul'da eminönünde şark han benim aldığım ve ilk aklıma gelen.

kına torbaya kaşıkla konur, zımbalanır. porselen kutuya konur. keseye konur. en zahmetsiz evde hazırlananı budur.

temin olayı için en iyisi çeyizcilere sormak. hatta çeyizciler hepsini satıyor da olabilirler...

benim de çoğunlukla hoşuma gidiyor.
da sorun zaten sana normal gelmesinde değil, yandakini rahatsız etmesinde. yoksa kişinin kendi pisliği kendisini rahatsız etmez o kadar.

hicbir zaman rahatsiz olmaz kisi kendisininkinden. sadece bazan "oha, burun dayanmaz buna!" gibi tepkiler verebilir. ama kendisi rahatsiz olmaz. bazilarina guzel gelir, evet.

kendi feromonlarından kaynaklanıyor, kişinin kendi ter kokusuda başkasınınki kadar rahatsız etmez, osuruk keza, yalnızca farkında olursun, kötü birşey değil, tabi avucuna osurup koklamıyorsan :)

osurmanın verdiği dayanılmaz hafiflikten başka bir şey değil o
(bkz: dövüşmenin verdiği hafiflik)

avuca osurmak nedir lan aq :D yaratıcı zeka :D
kendi osuruğum böyle fare yutmuş ya da çürümüş yumurta gibi kokmaz ise severim ama dediğim gibi insan midesinin kaldıramayacağı derecede koku da çıkabiliyor dötten.

edit:yazdığımı tekrar okuyunca kendimden tiksindim.karım okusa boşanır benden şerefisizim :D

açık yazıyorum.

başkasının götünden çıkıp senin burnuna giren şeyin nasıl hoşuna gitmesini bekleyebilirsin?

iğrençsiniz

büyük adamsın

kesinlikle smile abonesi olma.

smiledankurtul.150m.com

metronet geldi siteye. yuzum guldu... 2mb/sn upload yapabiliyorum. o derece... eger oyle bir imkan varsa secebilirsiniz. olmadi kablonet. olmadi ttnet. zira digerleri ttnet altyapisi kullaniyor malum...

genelde puzzle diyorlar buna da...

puzzle diye baktim cikmadi hatta mechanical puzzle bile degilmis.

marshmallow.

büyük paket olarak pembe ve beyazlısını haribo markası ile bimlerden almak mümkün.

halleyin icindeki maddedir bu

haribonunkiler feyk, hiç alakası yok. gerçek marshmallow'u türkiye'de ben sadece istinye park'taki şarkuteride gördüm.

su ana kadar nerelerde yasadiginizi eklerseniz daha faydali olur kanaatindeyim.

istanbuldan gidersen oraya bayağı şaşkınlığa uğrarsın öncelikle bunu kabullenmen gerekli. gazi caddesi diye bi yerleri var işe yarar her şey orda bulunmakta. sık sık bıçaklı kavgalara tanıklık edebilirsin. istanbuldan gidince en çok şaşıracağın yemeklerin ucuzluğu olucak. en basitinden salatadan para almıyor adamlar. şehirde suyu zaten herkes musluktan içiyor. hani dükkana girip bi bardak su isteyebiliyorsun gayet veriyorlar parasız olaraktan. bu dediğim değişmiş olabilir. sonra bakayım okul olaylı geçiyor diyorlar ama o kısmına hiç tanıklık etmişliğim yok zira sadece yaz ayları gitmişliğim var. laf atılması vs sık sık başa gelebilir çok fazlaca tanık oldum buna. belirli yerlerinde açık giyinildiğinde herkesin size baktığını hissederseniz yanılıyor olmazsınız ama o yerlere işiniz pek düşmez kanımca. objektif bilgiler demişsiniz ama elazığı hiç sevmeyen birisi olarak yazdım bunları bilginiz olsun.

arkadaşım fırat üniversitesi'nde mühendislik okuyor. ondan duyduğum kadarıyla sadece bir caddesi varmış şehrin. 30-40 dakikada şehri turlamak mümkünmüş. gün içinde ps kafeye gidiyormuş ve nargile içiyormuş. bence gidip gezin, çünkü istanbuldan sonra orası size çok sıkıcı gelebilir.

tansiyonum düştü acile gittim serum taktılar:) (based on a true story)

öğrenci ise dersleri, kayıtları, sınavları bahane et. çok marjinal bahaneler, genelde yalan çıkar, bu da belli olur, ayıp olur. basit bahaneler bulun, x lazım, y sende var mı, z ile konuştun mu, gibi şeyler.

istemiyorsaniz bunu bir sekilde belli edin. yok kiramayacaginiz kadar onemli biriyse sizin icin o halde istemeseniz de katlanip arayin.
bahaneler insani kendisine yabancilastirir.

yok ben illa bahane bulacagim diyorsaniz "dogru ya, seni arayacaktim." diyin. yalan soylememis olursunuz en azindan.

tavana asılan kum torbası, eğer müstakil bir evde yaşamıyorsan hangi katta olursan ol ciddi gürültü ve rahatsızlık kaynağıdır.
bu durumda, yere basan su varillerine bağlı yaylı kum torbaları mevcut. bu, ciddi anlamda diğerine göre gürültüsüz bir yoldur ve yumruk atışlarında reflex de geliştirmeye yarar. lakin sözünü ettiğin rakamlarda hiç sanmıyorum bir de izmir de bulabilir misin bilemiyorum.
kum torbası alırken içinde kullanılan malzemeye dikkat etmelisin. içindeki malzemenin içinde kurutulmuş mısır olması hem torbanın salınımında iyidir hem de yumruklarına alacağın darbe için makbuldür.
eğer eldiven için bütçe ayıracak haldeysen bence al. olayın havasına girmek için bilakis keyiflidir.
sonra alırım dersen, yumruklarına yünlü çoraplarından dolamanı öneririm. ben öyle yapıyordum.

süper fikirmiş dostum. kıskandım yapacağım. ama onu evde duvara asabilecekmiyiz? taşıyabilirmi?

hadi ya apartmanda yaşıyorum ne yazık ki, çok aşırı bir ses olur mu?

arkadaşın başlığına tecavüz etmek gibi olmasın ama bu spor salonlarına gitsek hiçbirşey bilmiyoruz. yaş 28. sizce sırıtırmı komik olurmu? hani öğrenip başlamanın yolu varmı ve nasıl?

yalniz once bir deneyin. kum torbasi gorundugu kadar matah bir sey degildir.

direk soruma cevap yok sanırım, peki gym'lerde falan satılıyor mu böyle şeyler, veya nerelerde satılır genel olarak?

Ankara Altunay Spor bu işlerde en ucuz ve en kaliteli malzemeyi satar, telefonla bir arayıp sorun kargo ne kadara patlar. İçini siz doldurabilirseniz bayağı ucuza gelir. Boks eldivenleri de ucuz, ben maç eldivenlerimi değil ancak tüm idman eldivenlerimi en ucuza buradan alırım.

Apartmanda imkansız, çok ses yapar ve sadece sinir atmak için çalışırsınız, adımlar olmadan bodoslama yumruk bir işe yaramaz.

Vuruş tekniklerini bilmezseniz eli, bileği kırarsınız, bandaj nasıl sarılır ona da dikkat edin, internetteki videolara bakın yakınlarınızda bir tanıdık yoksa bu işleri bile.

Eldivensiz sakın ha çalışmayın.

1)etttirirsin, eve bisey gelmeyecek. 31 ekim'i gecersen bakaya kalirsin.
2)nufus cuzdani ve 4 fotokopisi, diploma/mezuniyet belgesi ve 4 fotokopisi, 4 resim (benden 2sini aldilar)
3)degisir, beni saglik ocagina gonderdiler, doktor biseyin var mi dedi, yok dedim, imzaladi. sonra bi doktor daha imzaladi.
4)orayi bilmiyorum ama bu ara kesin git. uzun donem celbi yeni gitti, kisa doneme de biraz daha var bu ara daha sakindir.
5)poloroid 8 tane 10liraya cektirdim.

5 - fiyat bilmiyorum şu anda da öyle günler almıyor. çok acilse sabah gider söylersin aynı gün içinde alırsın çok yoğunluk yoksa fotoğrafçıda. normalde bir-iki gün içinde veriyorlar zaten.

1- eve kagit geliyor. ve diyor ki sevgili migelo, ogrenci ertelemeniz sona erdiginden son yoklamanizi yaptirmak uzere 31 ekim'e kadar falan askerlik subesine asagidaki evraklarla birlikte gelin.

evraklardan hatirladiklarim:
verem savas dispanserinden alinmis akciger filmi ve yazi.
diploma
varsa surucu belgesi
nufus cuzdani
varsa sporcu lisansi
4 fotograf (hastaneye sevk edilecekse istenen foto sayisi birden 20'ye cikiyor belirteyim)
evraklarin 3er 4er fotokopisi.

edevlet kullanicisi iseniz son yoklama bilgi formu var turkiye.gov.tr de. onu doldurup subeye oyle gitmeniz isinizi kolaylastirir.

son yoklama islemleri subeden subeye degisir. ama cogunda grup grup koyun gibi sokulursunuz muayeneye. genelde muayene 5 dk. surer, surmez. muayanede donla gecersiniz hizaya. cinsen organ kontrolu ise paravan arkasinda tek tek yapilir. herhangi bir sekilde panik olacak bir durum yok yani. ama bir rahatsizliginiz varsa mutlaka ama mutlaka bildirin muayenede. zaten muayenede boy ve kilo olculur. bir de doktor sorar bi rahatsizligin var mi, bu kadar.

artik hemen her fotografci normal vesikaligi da 20 dk. icinde teslim ediyor. zira tum fotografcilar artik dijital makine ve printer kullaniyorlar.

kolay gelsin.

edit ve not:
2 yil tecil hakkinizi kullanmak istiyorsaniz formda sevk tehiri hakkimi kullanmak istiyorum secenegini isaretliyorsunuz.

eve kagit gelmesini beklemek zorunda degilsin. 31 ekimi geciktirirsen de bir sey olmaz (bakaya demek sevk edilip teslim olmamak demek, oyle bir durum yok) sadece yoklama kacagi olursun ve yoklamani yaptirdiginda bahaneni yazmani istedikleri bir kagit verirler oraya sallarsin bir seyler (2 sene geciktirmis biri olarak soyluyorum).

belgelerden emin degilim yazmislar.

en kotu donla kalirsin. en iyi bir isorar bir seyin var mi diye yollar.

ozel mesajla gelen bir uyari uzerine ekleyeyim. 31 ekim'i gecirirsen bir sey olmaz ben 2 sene sonra yaptim demisim ama bu kadar abartirsan normal sartlarda sana dava acilir mahkemeye cikarsin ve para cezasina carptirilirsin (su ara 1500tl kadar). Benim durumum biraz degisikti, 2 sene olmadan ilk zamanda biraz gec de olsa gitmis tecil dilekcemi vermis ancak islemlerimi tamamlamadan bosvermistim (askeri hastanedeki muayenem uzun surunce bosverip belgelerimi geri goturmedimdi). Arada kaldigim icin 2 sene ortadan kayboldugumda dava acmamislar saniyorum.

dosya1'i acin. yeni worksheet olusturun def diye. dosya 2de def sekmesine gidin. ctrl+a, ctrl+c yapin, dosya1'deki def sekmesine gelip yapistirin derim.

Yeni bir workbook aç.
Eski iki excel dosyasının istediğin sheetlerinin sol alttaki sheet tabine(sheet isminin üzerinde yazılı olduğu küçük alan) sağ tık yap, menüde copy sheet çıkacak, copy to another workbook falan gibi bir seçenek olması lazım, oradan yeni workbooku göster, aynen sheet oraya kopyalanır.

thunder thunder...'ın önerisi de doğru ama sheetlerde merge cells falan gibi atraksiyonlar varsa paste ederken kıllık çıkaracaktır.

i love you man

cameron diaz'la ashton kutcher'ın oynadığı romantik komedi filmi. adını hatırlayamadım :)

hot tube time machine

@tranquillo
adını hatırlayamadığın film:
what happens in vegas

Knocked Up, My Best Friends Girl, Nacho Libre, Wedding Crashers, How to Lose Friends, Click

aklıma gelen bunlar..

zack and miri make a porno. dün izledim, hayli güldüm.

superbad

yok. cok aci, biliyorum.

soul kitchen

şiddetle tavsiye ederim "black dynamite"

tuzak mail. cevirmeye bile degmez... dolandirmak istiyorlar... sil, gitsin.

satılık bir eviniz yok ise bu mail spam

nijeryalı bir politikacı evini satn almak istiyor. iyi para veririm hesap numaranı gönder demiş. kaçırma bence bu fırsatı.

(bkz: nigerian money scam)

tıp tan az çok çakanlar zevk alabiliyor diziden. anlamayan adam "house her bölüm hastayı tedavi ediyor, dizi bitiyor." diyor. anlayan adam "house bu bölümde emboli vakasını tedavi etti, bu bölümde hipoglisemi vakasını..." vs. vs. diye zevk alabiliyor.

anlayan adama her bölüm farklı.

her bolumde hasta kurtulmuyor. basarisiz olunan bolumler de az degil. ama ilerleyen bolumlerde tum bolum hastalarin etrafinda gecmeyecek. house'un problemleri, zaaflari, ask hayati vs... yani her bolum bir digerinin ayni degil. ozellikle bazi vakalar cok orijinal. ama beni sarmadi. oturup tum bolumlerini izlemedim. yalniz, denk gelince yahut hanim izlerken izliyorum. izlemesi zevkli... bir de son sezonunun final bolumu sahaneydi.

belki house'un sivri zekasını izlemek hoşunuza gider. çok fazla sayıda karşısındakini küçük düşürüyor, milletle kukla gibi oynuyor, hastalarla dalga geçiyor, metaforlar kullanarak güzel seyirciyi güldürebiliyor. o yüzden olacak karşısına zeki bir hasta geldiğinde yaşanan akıl oyunlarını izlemek benim en sevdiğim durum. hastaları tedavi aşaması zaten öyle masabaşında düşünerek geçmiyor. çok enteresan durumlarda, diyaloglar yaşanabiliyor.

söylendiği gibi dizinin tekdüze olduğu haftalar vardır. hiç bir gelişmenin olmadığı sadece hastaların girip çıktığı. o haftalar bayıyor biraz. hatta ben bu dizinin neden bu kadar tuttuğunu da anlamış değilim. dizimax'de ilk iki sezonu yayınlanırken bu kadar popü değildi.

tıptan anlamaya bence çok gerek yok, mesela ben çok az anlarım ama baya çılgınlar gibi izliyorum. tıp öğrencisi olmayan bir arkadaşım da aynı şekilde. hastalıkları falan uzun uzun açıklıyorlar zaten. ayrıca evet dizideki karakterler çok güzel, onların başından geçenleri izlemek de yeter. bazen ulan hiç hastaya bakmasalar boşu boşuna vakit geçiyo bile diyorum.

house ve yanındaki elemanların hayatları filan da var işin içinde. paso hasta tedavi etselerdi kimse izlemezdi. bir de öyle normal bir hastalığı olan da olmuyor hastanede. abuk sabuk hepsi.

Sizi ikna edelim o zaman. Biraz tıp bilginizin olması iyi bir şeydir bence, buradan başlayalım. Doktorlarla daha kolay iletişim kurarsınız böylece. O dizide gelen hastaların hepsinin hikayesi var. Oyuncuların bölüm bölüm ilerleyen hikayeleri var. Yani hayata dair pek çok hikaye var. Sizin bir diziden beklentiniz ne? Bunlar size yetmez mi? Eksik yazmış olabilirim, uzatmayayım diye. Hastane şartları, çalışma ortamını da ekleyelim. Bu kadar yeter mi?


Aynı başlıktan iki tane var. Cevabımı buraya taşıdım. Diğerini silin isterseniz.

diziye sadece tıp gözünden bakmak çok yanlış bence. genel hatlarıyla bölümler aynı olsa da detaya indikçe her seferinde başka şeylerle karşılaşıyorsunuz hayata dair ne varsa. tabi bi de bunu vasat bir şekilde de sunmuyor. bölümden bölüme değişen bazı bölümlerde oldukça farklı kurgularla tam anlamıyla seyre doluyorsunuz. özellikle bir 4. sezon finali var ki tek kelimeyle mükemmeldi. yani kısacası hikayeyi anlatış tarzı olsun oyunculuk olsun kurgu olsun kendini geliştiren bir dizi söz konusu.

3. ve 5. sezon finalleri sadece kurgusu takdir edilip hayran olunmak icin izleneblinir.

@thunder thunder thunder thundercats +1
tıptan anlamak şart değil..bir kaç bölüm sonra house un ekseni etrafında dönmeye başlayacaktır dizi..

Önyargılı yaklaşıp diziyi sıradan bulanlar olabiliyor. Hele bir ilk sezonu bitir, karakterlere ısın, house'un dizideki zekasını, tavırlarını, "piçliğini" gör. Devam edip etmemeye karar verirsin.

İzlediğim en baba dizilerden birisiydi, yeni sezonuna az kaldı zaten.

eğer her bölüm bir hastalık çözüyor başka bir numarası yok da tıkanıp kalıyorsanız ve house'un ve çevresindekiler durumlar hakkındaki tartışmaları vs ilginizi çekmiyor ve bunları ıskalıyorsanız izlemenizin hiç bir anlamı yok. dizinin ana nüvesi akla hayale gelmeyen hastalıkların çözülmesi değil ki, house ibnesi. tıptan zerre anlamıyorum ama en sevdiğim dizi.

İkna edemedik mi acaba? Yorum yok, tik yok. Olmadı yani.

herkese teşekkürler arkadaşlar.Bu yorumların hatırına izlemeye başlıyorum derhal :)

rahat olun ya küçükken çok yemişizdir.
incirlerde çok olurdu. eve yakın bi acil gibi bir şey varsa sorun sadece. ben bi tedavi gerektireceğini düşünmüyorum.

hiçbir şey olmaz. meyve kurdu ile bağırsak kurtları farklı şeyler.

tırsma bişi olmaz..
çok tırsıyorsan ilerde bağırsak kurdu şurubu alırsın dökülüyor o arkadaşlar
ayy ben de hatırladım çocukken dökülürdü bunlar
meyveyi vs iyice yıka bi de kabuklarındaki parazitlerden gelir o arkadaşlar daha ziyade içinde büyür dünyaya gözünü içinde açar onlar
tırsma rahat ol

yanlis biliyor olabilirim ama bagirsak kurtlarindan farkli bu meyvelerden gelen kurtlar ve zaten mideden, o kadar asitten gecip bagirsaga ulasamazlar bence.

bi defasinda biz de elektrikler kesikken kiraz yiyorduk, tadi cok guzeldi, baya yedik, elektrikler geldi bi baktik hepsi kurtluymus. keske elektrikler gelmeseydi.

korkmayın o kurtlar midenizdeki o asidik ortamda çoktan hakkın rahmetine kavuşmuştur..

übersonik bir öneriyle yarışmaya papua yeni gineden katılmak istiyorum
kola iç , asitte yansın , erisin:)

o kurtlarin yasam ortami incir... gerek kendileri, gerek yumurtalari vucudunuzda yasayamaz... sakin stres yapmayin. ilac falan da icmeyin... problem yok.

(bkz: protein)

bildiğim kadarıyla meyve kurdu midenize gittiği gibi mide asitiyle mefta oluyor zaten. bağırsak kurdu apayrı birşey.

bence dünyadaki uç örneği borat'dır

(git: www.imdb.com)

gerçek hayatta karşılaşamayacağın olaylar işte. uç olaylar. geniş aile dizisini bile buna örnek gösterebilirsin. gündelik hayatta öyle tiplemeler yok. yaşananlar çok karikatür tarzı şeyler. gibi işte.

ha, absürt kelimesi literatürde bu kadar basit bi şey değildir ama. çok bilinçli bir anlamsızlık içerir. ilk bakışta anlamsız, ama derininde anlamın kralını barındıran şeylerdir. henüz o seviyede bi komediye denk gelmedim ben. o ayrı konu.

film olarak: airplane serisi, top secret, çıplak silah, monty python (doğru yazmamış olabilirim) bunlar ilk aklıma gelenler.

ya bilmiyorum ben hiç anlamam aslında bu işlerden ama kung fu sokağı mı ne vardı ,o film bence oldukça absürd ve komikti.

(bkz: survive style 5+)

dizi olarak da ben söyleyeyim

it's always sunny in philadelphia.

bir bölümde elemanlardan biri lisedeki beden hocalarının sınıftaki herkesi taciz ettiğini öğreniyor. kapısına dayanıyor beni de taciz etsin diye.

arabesk

it's always sunny in philadelphia+1
izleyin, anlarsınız. bir örnekte ben vereyim; yedikleri etin insan eti olduğunu bilmiyorlardı ve bunu öğrenince insan eti yeme isteklerinden vazgeçmediler.
sırf mirasa konmak için baba ve kızı nişanlı rolü yaptı vs.

(bkz: fasulye ) eşsizdir.

anladım teşekkürler. ben de birkaç örnek vereyim;
türk olanlar; cenk erdem, yiğit özgür, belki geniş aile.
yabancı; scrubs, conan o'brien

bence anlamamışsın, buraya yazan bir çok kişi de anlamamış.

kaygsızılar ve arabesk cuk oturan örneklerdir, örneğin dizide o an çalan müzikle ya da senaryoyla dahi alay edilir.

(bkz: shaolin futbolu)
(bkz: siu lam juk kau)

normal hayatta olması pek de muhtemel olmayan komedi sahnelerine sahip filmler. olabilir mi. neden olmasın. ama genel olarak abartılı sahnelere sahiptir.

mesela woody allen'ın ilk dönem komedi filmleri: bananas, everything you always wanted to know about sex, sleepless.

borat, recep ivedik, fasülye gibi türk fülmleri. airplane, naked gun serileri.

hot fuzz, shaun of dead, the hangover

gibi filmler...

dünyadaki en uç örneği bence robot chickendır

www.youtube.com güngör dilmen de vermiştir bu türde eser tiyatro olarak saçma denilenecek olayların sahneye tasarlaanması film/tiyatro arası bazen biri girer açıklama yapar alakasız bir şey olur hoştur :) baya

(bkz: leyla ile mecnun) bir absürd komedinin basarisi hayattan kopmadan asla olamayacak seyleri irdelemesidir.

15 haneden uzun sayılardan oluşan işlemleri yapmıyor.

edit: yapıyormuş, yanılmışım...

www.google.com
www.google.com
www.google.com
www.google.com
www.google.com
www.google.com
www.google.com
www.google.com

değişken boyutularıyla ilgili bir hata gibi. ya da bir easter egg de olabilir.

(bkz: xlprecision)

sayılar büyüdükçe onun üzerinden yapılan işlemlerden çıkan sonuçlarda hata oluşma olasılığı artıyor. tabii ki bu hatalar yapılan işlemlerle bi şekilde minimuma indiriliyor ama google demek basit bi hesaplama aracı kullanıyor bu işler için ki böyle bi sonuç çıkmış. ve evet bu kadar bariz bi sonuç bile yanlış çıkabilir.

www.wolframalpha.com
gözünü sevdiğimin wolframalphası

Yüksek sayılarda hata payı(sapmalar) olabiliyor. Sonuçta eldeli toplama mantığıyla çalışmayan bir altyapısı var.

Bu kadar velveleye ne gerek var dostum git bi muayne ol bitir işi kökünden.

yönler dediğiniz gibi. doktorun seni gördüğü gibi çizilmiş oraya.

göz reçeteleri sağdan başlar hep

ikisi de spesifik bir seçenek olsaydı çarpılırdı. ama sen ilkini seçmiyorsun, ilki zaten rastgele bir şarkı. rastgele bir şarkının açılma ihtimali 1 zaten. sadece ikinciyi seçiyorsun.

yalnız ilk şarkıdan sonra atıyorum ismail yk- bas gaza gelme ihtimali 1/8600. ikinci şarkının ismini vermen lazım. e duyuruyu göster :)

Onu söyledim ama, konuşmada var adam bunu anlamıyo ve ısrar ediyo konuşmada görüldüğü gibi. Yani hani farklı bi şeklide anlatmam lazım. Bilsem gidip tek tek seçtirecem şarkıları da ev adresini bilmiyorum.

ortada seçilen iki şarkı yok, yalnız bir şarkı var dersen jeton düşebilir. bence o kafasında birinciyi de seçiyor. yani sonuçta shuffle'da iki ismail yk nın art arda gelme ihtimali 1/8600*1/8600.

yazı tura üzerinden şöyle anlat bence. ikisinin de aynı yüz gelmesini istiyoruz değil mi, şimdi onun mantığına göre bu ihtimal 1/4. şimdi bütün ihtimalleri tek tek ele alalım: ilk attığımızda tura gelmiş olsun. bu ihtimal 1/2. ikinci attığımızda da tura gelme ihtimali de 1/2 olduğundan ikisini çarptığımızda 1/4ü elde ettik.

şimdi ilk attığımızda yazı gelmiş olsun. bu ihtimal de 1/2. ikinci attığımızda da yazı gelme ihtimali 1/2 olduğundan sonuç yine 1/4.

sonuç olarak iki yüzünün de aynı gelme ihtimali: 1/4+1/4=1/2

8600de de bütün şarkıları bu şekilde tek tek ele alırsak 1/8600 sonucunu elde ederiz. sayının çokluğu tek tek ele almayı imkansız kılıyor ama mantıkta değişen hiçbir şey yok.

bu arada olasılık 1/8599 , 1/8600 değil :)

Arkadaşınızın haklı gibi de olabilir. Zira ilk şarkının gelme ihtimali de önemli gibi geldi. 8600 tane şarkıdan önce 35. şarkının gelme olasılığı 1/8600 haliyle, hemen arkasından 36. şarkının gelme olasılığı da 1/8600 olunca çarpılır bunlar.

Ama ilk şarkıyı önemsemeden çalan şarkıdan sonraki şarkının gelme ihtimali derseniz sizin verdiğiniz sonuç doğru. Onda da verdiğiniz (8600 * 1/8600) * (1/8600) hesabına gerek yok, zaten ilk şarkı önemsiz olduğundan direk 1/8600 dersiniz.

Şöyle düşünelim, bi 8600 şarkı m3u listesinde kayıtlı olsun. Winamp'ta shuffle açıksa listeye çift tıklayınca rastgele birini seçer: 1/8600 Arkasından gelen şarkıyı çalma ihtimali de 1/8600 olur.

Aman gece gece... Ama arkadaşınız daha haklı gibi.

hehe, Manert'in yazdığını ben yazacaktım. ayrıca ard arda çalacak şarkılardan sıra numarası küçük olan ilk olarak çalacaksa işlem iyice uzuyor. ama yanılmıyorsam o uzun işlemin sonucunun 1/2 * 1/8599 olması lazım. sonuçta 8599'ta bir ihtimal ard arda gelen şarkılar çalacak ve üsttekinin önce çalma ihtimali yüzde 50.

yanlış anlamadım sanırım değil mi, normal listede arka arkaya gelen iki şarkının shuffle'da da arka arkaya gelmesi mi soru? öyleyse bir sorun daha var, sözkonusu ilk çalan ve bir sonraki şarkı değil de, örneğin 8600 şarkılık playlistten rastgele 100 şarkı dinlerken arada böyle bir şeyin olmasıysa işler karışır. ama öyle değilse, yani sadece iki şarkı çalınan listede çalınan ilk şarkı ve ikinci şarkının arka arkaya olmasıysa duruma şöyle bakılabilir:

1. şarkının ve arkasından 2. şarkının çalması: 1/8600 * 1/8599
2. şarkının ve arkasından 3. şarkının çalması: 1/8600 * 1/8599
...
8599. şarkının ve arkasından 8600. şarkının çalması: 1/8600 * 1/8599
topluyoruz olasılıkları, (1/8600 * 1/8599) * 8599 = 1/8600 yapar!

ama işte listeden sadece 2 şarkı çalınması gerekiyor. öbür türlü durum için gece kafası elvermiyor.

8600 şarkıdan şarkı1 yahut şarkı2'nin gelme ihtimali:
2/8600

kalan 8599 şarkıdan, kalan şarkının (şarkı1 veya şarkı 2)'nin gelme ihtimali:

1/8599

8600 şarkılık playlistten belirli iki şarkının peşpeşe çalması ihtimali:

1/8599 x 2/8600 = 1/36975700 eder.

yok eğer mevcutta çalan bir şarkıdan sonra belirli bir şarkının (yahut listede o şarkının hemen arkasında gelen şarkının) gelme ihtimali soruluyorsa o da yukarıdan da anlaşılacağı üzere 1/8599 olur.

onun dediği,(1/8600*1/8600) o iki şarkının ardarda gelme ihtimali olur. sen haklısın;)


edith piaf: aynı şarkı repeat olabilecekse tabii, yoksa ben fakirim ipod u bilmem

deism gibi.

deist gibi duruyorsun ama tam deist olamamışsın. kafan karışık sadece netleştirmen gerek bu tür olguları. burada netleştirmen çok zor birşey ama. biri gelir vardıra ikna eder diğeri gelir olur mu hiç öyle şey der daha da kafan karışır.

niye kendini kategorize etme ihtiyacı duyuyosun ki, yardır gitsin :)

(git: 167906)

böyle deist olmaz, deistler yaratıcı tanrıya kesin olarak inanırlar.

agnostisizm ile de yakından ilgisi yok, hatta hiç, zerre kadar alakası yok.

james keenan'ın dediği gibi, ateizme yakınsayan kafası karışık insan diyorum...

arkadasım oncelıkle senı cok ıyı anlıyorum .. zamanında bende senın gıbı ıkılemler yasamıs bırıyım ama ben hıc bı zaman ınanmamazlık etmedım hıcbırıne sadece olması gerektıgınden fazla sorguluyodum .. cocuklugumdan berı buyudugum cewrede hıc bı zaman oncelık dııldı dın .. cok fazla sorguluodum bılgı sahıbı olmadan fıkır sahıbı olan ınsanlar yuzunden ıyıce ıcınden cıkmaz hale gelıyodu ınandırıcılık kısmı .. kendı kendıme sawas werıyodum we bu sawasın tam ortasındayken belkı ınandırıcı gelmeyebılr ama tam 21 gece arka arkaya aynı ruyayı gordum .. hergece aynıydı ve bıseyler duyuyordum sureklı .. en sonunda bı sabah kalktıgımda kelımesı kelımesıne aklımda uyandım we nedır bu dıye arastrdıgımda daha once duymadıgım (bılıncaltı degıl yanı ) bı ayet oldugunu ogrendıgımde sawasım orda bıttı :) sımdı kesınlıkle ınanıyorum we daha guzel ıcınde bı huzur oluyo ınsanın anlmsızca .. umarım sende bırgun yolunu secmıs olrsun we o yol bnm yolum gıbı olur .. :)

(bkz: sübhanallah kardeş ibretlik bir paylaşım)

tutamadım kendimi.

@wampex +1

gece gece güldüm lan...

deizm'e bir adımdasın ama seni boşluğa çeken bi sebep var. yani tam inandım derken birşeyler okuyup ya da etrafındaki insanlardan birşeyler duyarak aaa tabiki tanrı, peygamber, kitap yok diyesin geliyor.

yaklaşık 1 yıl önce bende de aynısı olmaya başlamıştı. günde 5 vakit namaz kılıyodum, oruç tutuyordum ancak neden kıldığımı, inancımın sebebini bilmeden Allah'a kızıyodum (hani bunlara ne gerek var diye). yani müslümanlıktan bihaber olarak yaşayarak müslümanım diyerek ortada geziniyodum. malum sözlükte de ateizm ve evrim teorisi başlıklarında yazılanları okudukça ister istemez senin gibi arada kalıyordum.

bu durum benim için dayanılmaz hale gelince türkçe tefsirli (açıklamalı- yani bakara suresinin adının neden bakara olduğunu açıklayan kurandan)kur-an'ı kerim aldım. başladım okumaya ve okudukça kafamdaki sorular %90 oranında netleşmeye başladı. daha sonra etrafımda duyduğum, kendim cevaplıyamadığım eskiden de olduğu gibi beni inançsızlığa sürükleyen %10 luk kısımdaki soruları alo fetva hattına ve evimin yakınındaki camide görev yapan imam efendiye soruyorum. şu ana kadar cevaplıyamadığımız sorular yok, çünkü imam efendi bilmediği zaman o da hocalarına danışıyor.

eğer istersen kuran'ı kerimi türkçe oku, yani ben tavsiye ederim. karar senin şimdiden hayırlısı olsun.

dediğin deizm.
sende deist olmuşsun.
din iman toz duman be hafız ne uğraşıyon uyu uyu biraz unutursun, olmadı seyfi doğanay dinle bir de büyük aç bak sonra ne allah kalıyo ne peygamber,
bir kadeh atarsın peygamber olursun biraz daha içmeye devam edince nirvana denen ebeamısını ters açıdan gören pozisyona geldin mi orda dur.
takılma dostum böyle tırıvırı işlere. yaşamak güzel.

İnanmadığının bi sebebi vardır.Hayatında kötü bişey mi yaşadın ondan sonra inancını kaybetmişsindir.Hani bazı insanlar önce inanır sonra da hayattan kazık yiyince allaha inançlarını kaybederler ya seninki de öle bişey mi yoksa

zamanla hem fikirleriniz netleşip oturur. o zaman anlarsınız deist misiniz, ateist mi, agnostik mi yoksa bir din mensubu mu olduğunuzu.

yönlendirmek gibi olmasın ama inanan biri olarak dinin çok ciddi bir konu olduğunu düşünüyorum. bu noktada, yani benim inancıma göre bir ahiret hayatımız olacağı için senin de din konusunu gerçekten ciddiye almandan fayda görüyorum.

karar vermeden önce ciddi bilim adamlarının din kitaplarından faydalanmalısın. senin kafanı karıştıran şeyler temelde cehaletle ilgili şeyler. dinin felsefi bir boyutu da var ama insanlara bu boyutu ağır geliyor. malum sıcak ülke insanları azıcık kolaycı olurlar. genelde herkes basitçe "10 kez şu tesbihi çekersen cennete gidersin" tarzı şeyler duymak istiyor. kimse dinin özüyle ilgilenmiyor, okuyup araştırmıyor. bu da müslümanım diyen ama cahilce konuşan insanların sayısını çoğaltıyor ve kafası zaten karışık olanları dinden soğutuyor.

dini konuları ben de çocukluğumdan beri hep merak etmiş, senin sorduğun soruları defalarca insanlara sormuştum. hiç düzgün cevaplar da alamıyordum. cevapların kafamda netleşmesi 10 yıldan fazla zaman aldı. ama ben her soruma yavaş yavaş, vakit buldukça cevap bulmaya çalıştım. bir de mevlana'yı çok iyi anlamış birinden dinlediğim bir kaç detayı uzun zamanda kafamda sindirerek sorularımı netleştirmeye başardım.

Zamanında inancını tam anlamıyla yitirmiş, ve bu konu üzerine de çok giderek saçmasapan şeyler yapmış bir insan olarak söylüyorum, yürümekte olduğun yol pek iç açıcı bir yol değil. Ben zamanında felsefe, edebiyat ve sosyoloji üçlemesine çok fazla takıldığım sıralarda, inancımda çok büyük depremler oldu ve sonunda tam anlamıyla bir inkar haline geçtim. Bu tam 2 sene boyunca hiç değişmedi. Ezan okunurken hocaya küfrederdik, craddle of filth parçalarını full ses açardık, bulabildiğimiz her türlü insanla dalga geçerdik, tezlerini çürütmeye çalışırdık inanç konusunda. herşeyin rasyonel gerçekliğe dayandığını düşünür, ve bunca adaletsizliğin, bu denli yüce bir yaratıcının eseri olamayacağına, bunların toplumları kontrol altında tutmak için kurulmuş düzenler olduğuna inanırdık. Bunun yanında daha birçok konu ve alt başlık var ama burada açıklamak uzun sürer. Ama şimdi anlatacağım şeye dikkat et; öyle 22 gün rüyamda ayet okundu gibi birşey değil.

2008 yılının yaz ayında Work&Travel programıyla amerikaya gittim. Hesapta çalışıp kazanıp gezip tozacaktık. Ve orada o kadar çok olayla karşılaştım ki bana birşeylerin gerçekten kontrol edildiğini planlandığını hissettirdi. Orada çektiğimiz birçok zorluk gerçekten ilahi adaletle bize geri iade edildi, hayatımızı tekrar sorgulamamız, "şükretmemiz" sağlandı. Amerikan bankası(!) "yanlışlıkla(!) 400$ yatırdı hesabıma, ve asla geri ödemedik o parayı hesabı da kapattım gelirken. Amerika'da 3.günümde kaldığım yerin kapısında bulup karnını doyurduğum çocuk "şans" bu ki yaz boyunca orada olacakmış ve her darda kaldığımda (sokakta kalma tehlikesiyle karşı karşıya bile geldik) tereddütsüz bana borç verdi,yardım etti. Pedicab işi yapıyordum, çalışabildiğim son gün, öğlene kadar 40$ para kazanmıştım, gerçekten imkansız bir şekilde kaybettim o parayı, ve tekrar kazanmak için tüm gün çalıştım. O çalıştığım gece, - normalde sahilde bir yol üzerinde gidip geliyorduk bu aletlerle insanları taşıyorduk- sahilin hiç görmediğim iki ucuna da müşteri götürdüm, sonunu ilk defa o gece gördüm o yolun, ve o gece çok yüklenmekten bacağımı sakatlamışım, 4 gün bekledim,çinlilere masaj yaptırdım, elimden geleni yaptım, hiçbir şekilde bacağımdaki o kasıklık geçmiyordu ve türkiyeye dönmek zorunda kaldım. O işe girmek için çıktığım önceki işimle alakalı rapor edilmişim sponsor şirketime, sakatlandıktan 6 gün sonra ülkeden çıkmam gerektiği mailini aldım aynı gün, ve nihayetinde terkettim.

Nihayetinde burada aklıma gelmeyen ve anlatamadığım birçok daha olay ile, sanırım Allah bana geri dönüş yolunu açtı. Çünkü kafamda türkiyeye dönmemin "istendiği" ve bunun "sağlandığı" düşünceleri yerleşmiş olarak geri gelmiştim. Burda da olaylar cereyanını sürdürünce araştırmalarıma daha farklı bir yön verip, din insanlarıyla - ama yobaz olanlarla değil - konuştum, araştırdım. ama ilk kural şu : KOŞULSUZ İNANMALISIN. sonrası gelecektir inşallah.

Bunları anlattıktan sonra bir ateist olmanın veya dinleri ve Allahı kabul etmemenin sonuçlarını yazayım sana;

1- Hiçbirşeye güvenemiyorsun, tam olarak avunacak, teselli olacak bir destek bulamıyorsun.
2- Bu bir ateist ve cool çocuk olma özentiliği olsa bile, zamanla gerçeğe dönüşebiliyor ve gerçekten de ateist bilim adamları kadar çok bildiğini düşünüyorsun - en yakın arkadaşımdan biliyorum.
3- Ortak birşey bulamıyorsun insanlarla, çünkü müslüman bir ülkede yaşıyorsun.
4- Dinin sana getirdiği kısıtlamalardan muaf sanıyorsun kendini, daha sapkın, kuralsız ve tehlikeli bir hayat benimsiyorsun.
5- Dinin yıkıldığı beyninde, geri kalan çoğu ahlak sistemi ve yargı zincirleri kırılıyor ve salak gibi ortada kalıyorsun.
6- sonuç olarak BİR BOKA inanasın gelmiyor artık. PİÇ GİBİ kalıyorsun. O yüzden o kadar smart ass olmaya gerek yok.

Gelelim sorularına:

1- Evet açlığı oruçla anlayacaksın. Sürekli aklına eseni tıkındığın bir süreçte, sokaktaki insanın ne hissettiğini, yaşadığını asla anlamayacaksın. Çünkü inanmayan insan sadece kendinden mesuldur. Halbuki dinin temelinde - BU KÖTÜ BİRŞEY midir sana soruyorum - sosyal paylaşım ve yardımlaşma bulunur, oruç da buna birebir uygundur. Tutamayanlar fidye verirler - maddi yardım.

2- Namaz neden var? Çünkü temiz ve zinde olman önemli, namaz kılan insanlara bak, hepsi çok dinç insanlardır ve yüzleri apaktır. Sonra, namaz kılmak sana şimdi korkutucu görünse de rahatlatıcı bir dini ibadettir ve Allah'a kulluğunu sunduğun, nimetlerine şükrettiğin bir teşekkür biçimi ve sorumluluk ifasıdır.

3- Dua neden var sorusu çok saçma.

SENİ İMAJLAR YILDIRMIŞ, IDEOLOJILER ve BAZI BAŞKA ŞEYLER.
Ama şundan eminim, biz ne dersek diyelim, sen bize inanmazsın. Eğer sana nasip edilmemişse, ya da zamanı gelmemişse.Sen hiç görmeyeceksin.

"Ve biz onların önlerinde bir sed ve arkalarında bir sed meydana getirdik, öylece onları sarıverdik. Artık onlar göremezler."

merhaba. ben de zamanında senin gibi kafa karışıklıklarına sahiptim. çölde deve güder bir yandan da walkman'imden cradle of filth dinlerdim. sonra bi gün hira dağında ateist arkadaşlarımla trekking yapıp cool görünmeye çalışırken bana bi vahiy indi. kafamı karıştıran soruları da alo imam hattına sordum, çözdüm.

şimdi peygamberim. sübanallah.

uzun uzadiya tasvirlere gerek yok.

+1 @svarte daue

Yönlendirmek gibi olmasın ama oruç açları anlamak için tutulmaz. Aynı şekilde tüylerinizi diken diken eden kadınlar da erkekler tahrik olacak korkusuyla başlarını örtmez.

İslam inancında herşey Allah istedi diye yapılır. İslamda teslimiyet vardır, yani "bu doğrudur" ön kabulü ile başlarsınız, ve sizden bunlar istendi diye yaparsınız. Evet oruç tutarsanız açları anlarsınız, namaz kılarsanız daha zinde olursunuz vs. Allah'ın bu ibadetleri istemesindeki amaçlar arasında bunlar da vardır elbet.

Bu düzeltmeyi yaptıktan sonra deizme yakınsadığınızı söyleyebilirim. Ama ikircikli bir durumdasınız, üzerinde düşündüğünüz halde bir tanrının varlığına tam inanmadığınız için adını koymak mümkün gibi görünmüyor.

allahın varlığını kabul etmek ve buna inanarak yaşamak tabii ki şu anki hayatınızdan daha huzurlu bir hayat sunacaktır size. ama bence varlığı %100 kabul edilemeyen bir şeye inanıp huzurlu yaşamak mı sizin tarzınız yoksa sorgulamak, araştırmak ve belkide ölene kadar hiçbir zaman cevabını bulamayacağınız ve anlayamayacağınız sorularla meşgul olup stress'li bir hayat mı sizin tarzınız.. buna karar vermelisiniz. bu çok ince bir nokta ve sen daha çok başındasın. en ufak örneğiyle; daha allah ile din arasında bir bağlantı kurmandan bunu görüyorum. yani allah'ın varlığına inanmayıp ta din'i kurallara uyabilirsin. bu kuralların çoğu (hatta belki tamamı) doğru şeylerdir. mesela oruç tutmak denilen şey; bedeni ve ruhu disipline eder. sadece açları anlamanı sağlamaz. iyi birşeydir yani. bunun gibi bi dünya örnek.

geç bir cevap veriyorum ama bence ;

din ile ilgili(bilhassa islam) yazılmış kaynakları okuyun araştırın , fakat kesinlikle imana gel türünden şeyler söylemiyorum , eğer yeterince okudum ben , yine de bana göre değil dersen topuna inanma .
ama çok iyi araştır bence , yazılmış kitapları falan.

islamiyeti kabul etmek-etmemek meselesi değil bu. din konusu belli dönemlerde sorgulanır. ben zamanında namaz kıldım beş vakit, oruç tuttum vs vs sadakamı da veririm falan falan.. sonraları bir şeylerin içimi doldurmadığını farkettim ve türkçe meal kuran okuyup sorguladım: d vitamini ihtiyacımızı islamiyetin gereksinimlerini yerine getirirken (örtünürken) nasıl giderebiliriz? ya da şimdi saçlarım açık diye bütün erkekler tahrik mi oluyor ve günahı benim boynuma mı? allah insanı yazın sıcağında aç hele ki susuz bırakır mı? yazın 17-18saat aç ve SUSUZ oruç tutulur mu? namaz mesela: neden günde beş kere en az on dklık tapınmalarda bulunayım ki kendimi affettirebilmek için? yani kendimi affettirmek için günde en az bir saat ona yalvarmam mı gerekiyor? temiz bir vicdanımla bunu kabul etsem daha iyi olmaz mı? bir kere söylesem olmaz mı? namaz duadır derler. benim bir duamın etkisi diğer namaz vaktine kadar mıdır ki bu yüzden günde beş kere aynı şeyi söyleyip duruyoruz? hele bir de temizlik kavramı var: günde beş vakit sürekli ağzını burnunu çalkalıyorsun? mileti boşver ben beni yaratanla konuşabilmek için illa ki sümüklerimi mi temizlemeliyim/grip nezle haricinde kim burnunu siler ki? yaratıcı gerçekten fiziki şeylere bakıyor mu? yoksa önemli olan kalbimiz mi? vs vs

beni yaratan bu kadar insafsız olamaz diye düşündüm. ve ona inanmayı bıraktım. şimdi çok çok huzurluyum. çünkü farkettim ki insanı yargılayan şey vicdanıdır. bir insana özür dileten şey kitapta yazması değil vicdanına dokunmasıdır.

sonuç olarak burada yazanları yine kendin sindirecek, sorgulayacak ve bir sonuca varacaksın. inancını kaybetmeye başlamanla hiçi bir şeye (yaratıcı kavramı/kendisi dahil) inanmamak arasında fark vardır. şimdilik deist olarak kabul görürsün.

@freeze, fizik ile dini karşılaştırman anlamsız. işte kendin diyorsun, imtihanın sırrı işaret olmadan da inanabilmek diye. bilimde böyle bir şey yoktur, din kanıta değil inanca dayalıdır, bu inancı destekleyecek pozitif/deneysel/bilimsel hiç bir temeli yoktur.

madem ki hiç bir kanıt yok, kendi dininin hıristiyanlıktan, musevilikten ya da ne bileyim, bahailikten daha "doğru" olduğunu nereden biliyorsun? ben şu dakika bir tanrı uydurup ona inansam, islamiyet'in ondan üstün olduğunu nasıl kanıtlarsın? ya da eski dinlerin, roma tanrılarının olmadığından nasıl bu kadar emin olabiliyorsun ve daha ötesi, 2000 yıl sonra senin tanrın da mitolojiden farklı mı olacak sanıyorsun?

bir dost tavsiyesi;
biraz kuran ve incil okuyarak ateist olabilirsin evlat

yol gösterme gibi algılama ama okumaya araştırmaya devam et derim. tam oturmamış gibi herşey.

özel üniversitede burslu okumuyorsan hiç başvurma derim.

bireysel burs bulabilirsin ne bileyim bi iş adamından falan gibi. vakıf ve kurumlarda şansın 0.

not ortalaman iyiyse (3.50/4 uzeri) uni burs verir + belediyeye vs basvur boyle boyle caliskanim anlat durumunu iste cikarirsin 100-200 biseyler.

kyk da var tabi. öğrenim. özel üniversitede olanlar da başvurabiliyor. (burs olmasa da hatırlatmış olalım)

amazondan veya bi kitapevinden güzel ilginizi çeken bir roman alın. sözlükle birlikte okuyun.

(bkz: kurgusal sözlük)

ingilizce kitap fikri gerçekten güzel.hem eğer sahaftan alırsanız çok para vermenizden gerekmez.

pandora'da var bir ton ingilizce kitap ve türkçelerinden pahalı değil genel olarak.

ben işime yarayacak bilmediim kelimeleri listeler, kart yaardım önü ingilizce arkası türkçe olucak şekilde. akılda eninde sonunda bikaçı kalıyordu..

sevdiğin yabancı(genelde ingilizce olurlar) şarkıları ezberlemeye bak merak edip ne diyorum len ben diye sözlüğe baktığın zaman ölene kadar unutmazsın.

takip ettiğin diziler varsa, ingilizce altyazı ile takip et. anlaymadığın yerde sözlükten yardım alırsın. öğrendiğin her kelime sahneyle beraber aklına geliyor sonra. öğrenmek daha hızlı oluyor.

japonların ingilizcede en çok kullanılan 500-1000 kelimeden öğrenmeye başlama gibi bir yöntemleri var. çok işe yarıyor. çatır çatır konuşuyorlar. isterseniz mesaj atın, liste halindeki excel dosyasını bulup yollayayım. (dosyayı indirdiğim link ölmüş)

www.5kat.com
www.ponterestaurant.com

terasları özellikle müthiştir.

Çok tavsiye ederim.
Leb-i derya

(git: www.eksisozluk.com

www.beyti.com
Klas, çok lezzetli, ucuz değil.

Önemli bir misafir ise, gelecek önerileri önce kendinizin tecrübe etmenizi tavsiye ederim. Sürpriz olmasın.

@Ruprect: Evet oyle yapacagim simdi buradan gelenleri eleyip gidip kendim oturup yemek yiyecegim

Kız Kulesi?

hem nefis boğaz manzarası, hem düzgün bir mekan, hem hikayesi var, hem enteresan olur amerikalı için, hem..., hem..., ...

www.feriye.com buraya mutlaka bakmalısın.

kuruçeşmede mavi balık.

www.360istanbul.com

öğle yemeği ve akşam yemeği farkeder.
öğle için istiridye balıkçısı az kişinin bildiği süper yerlerdendir. rezervasyon gerekebilir.
akşam için dahill istanbul boğaz manzaralı ya da oryantalist bir şey tercih ederseniz hamdi et lokantası haliç manzaralı. akşam için önerdiklerimle vale parking var. istridye de otopark filan yok. taksiyle gitmek gerekir.

aksam icin otoparkli aracla gidilecek

UNICEF

ihh
deniz feneri
gül suyu

2. ve 3. ye güvenmiyorum ancak birinci ile ben de yollayacağım.

ihh

sayfanın altındaki numaradan bilgi alabilirsiniz.

www.unicef.org.tr

kapıcılar kralı
çöpçüler kralı

atla gel saban ve onun meshur siki siki babali dolmus canlandirma sahnesi

simdiye kadar en cok koptugum, nefessiz kaldigim tek yer o bolumdur.

atla gel şaban +1

Sırayla; Tosun Paşa, Şaban oğlu şaban, Kibar feyzo


Ama kısaca şener şen ile oynadığı tüm filmler diyebilirim...

kibar feyzo kanımca en iyisidir

korkusuz korkak

iyi aile çocuğu.
Tek geçerim.

kibar feyzo

salak milyonerler ve köyden indim şehire. özellikle de köyden indim şehire deki un çuvalı ve fırın sekansları

sahte kabadayı da iyidir. hemen her filmi iyidir aslında.

Şaban oğlu şaban+1
Süt kardeşler

aaa, harbiden köyden indim şehire var bide. demindendir düşünüyodum neydi neydi diye. şimdi hatırladım :D bu gece nostaljim tuttu. kemal sunal izliyorum. şimdi tosunpaşa'yı izliyorum. bitince de köyden indim şehire :D

davaro

muzaffer izgü'nün "ekmek parası" adlı kitabına benziyor. kitaptan uyarlanan bir film olabilir, bir de öyle araştırın isterseniz..

hatta balon olayının geçtiği bölüm:

kabiletu.sosyomat.com


edit: buldum. film büyük ihtimal zıkkımın kökü
www.sinematurk.com

evet zıkkımın köküymüş çok teşekkür ederim :)

vay be hayretler içindeyim bilen biri çıkmş:) tebrik ediyorum.

daha ilk iki cümleyi okurken aklıma zıkkımın kökü geldi ama cevap verilmiş zaten.
-darı geldi darı. hamama girdi kocakarı. dişleri sarı sarı!

arkeoloji bölümünde ingilizce hiiiççç işine yaramayacak.

eğer hemen mezun olman gerekmiyorsa hazırlık oku. bir yıl boyunca tek derdin ingilizce olacağından sosyal hayata bol bol vakit kalacak. hem hazırlık lise 5. sınıf gibidir. alıştırmış olur... daha sonra o kadar rahat bir yıl bulamayacaksın çünki hayatının geri kalanında...

ingilizcene katkısı da kuşkusuz olacaktır. ben de anadolu lisesi mezunuydum. olur da geçerim diye hazırlık muafiyet sınavına girmedim bile... çok şey kattı bana ingilizce adına...

hazırlık binasına girdiğimde, burada 1 sene geçirmek istemiyorum, demiştim..fazla fazla üni de kalmak istersen, yaşarım ben burada anasınısatiim dersen, ulan okumusken ingilizceyi de "kendim" çalışıp geliştireyim diye dusunursen oku...yok orada 1 sene geçirmek istemem, gecen 1 seneyi ömrümden alınmış 1 sene olarak gorurum, hazırlık sınıfının ingilizceme faydası olmayacagının farkındayım(ancak kendim ekstra caba ile geliştirebilirim) dersen direk geç...

Normalde dil bilmek her zaman avantajdır fakat egede hazırlık okuyan pek çok arkadaşımdan biliyorum, egenin hazırlık okulu bi halta benzemiyor. gayet açık ve net. Çok yetersiz ve hiç bi yararı olmaz. Ege hazılığı bitiren arkadaşlarımın seviyeleri intermediate ı zor bulur.O da kağıt üzerinde , konuşma açısından ise elde var sıfır. Bu yüzden benim tavsiyem : dil öğrenmek istiyorsan bunu kurslarla halletmen, ege hazırlığın gerçekten bi faydasının dokunacağını sanmıyorum. Tam tersine vakit kaybı olur.

zorunlu olmayan hazırlıklar yatış seesi oluyor bence güzel oluyor tavsiye ederim. dil için de az da olsa katkı sağlar ama en çok ilk yılda okula alışmak tadını çıkarmak için işe yarıyor

kodları bilmiyorum fakat 1993-94 gibi sanırım telefon numaraları 4 rakamlıdan 7 rakamlıya çıkarılmıştı.

93 yılı başı

yfrog.com

patates.

daha orjinal şeyler lazım

götten bacak

o biraz kısalar için kullanılırdı sanki bu kız uzun...

hagrid

fiona(şrekin sevgilisi) desene :)

panço

jabba :)

yada www.eksisozluk.com

saçmalama bence.
çok kırıcı olursun muhtemelen...

minik kuş dersen çıldırtma ihtimalin artar. ama dikkat et üstüne de oturabilir.

şrek

miss piggy

(bkz: dombili)

caps verebilsen güzel bişi bulurduk illa, bumbar diyebilirsin :)

(bkz: hümeze)

double dopçik

patlıcan

belki yazarken pinyin yazıyorlardır da sistem karşılığı olan kanjiyi ekrana yazıyordur...

@thunder ın dediği gibi oluyor olay

en.wikipedia.org

Kameranın marka ve modeline göre değişir. Destekli sıkmış yani :)

sony dsc-80 veya canon s2 is var elde.

teorik olarak mümkün... ama çok zor ve çetrefilli ve imkansız...

ayrıca anca 2-3 fps falan olur

esasen video çeker gibi bir durum söz konusuymuş, bilemedim şimdi.

eğer webcam özelliği yoksa, fakat video out çıkışı varsa. ayrıca tv kartınızın veya ekran kartınızın "video in" girişi mevcut ise yine kullanabilirsiniz.

esupport.sony.com

Esasen çin malı dandik fotoğraf makinelerinin hemen hemen hepsinde var. Markalı, kaliteli fotoğraf makinelerinin ise kimisi destekliyor, kimisi desteklemiyor. Destekliyor derken kendi yazılımı ile yapabiliyor anlamında. Ama kendi yazılımı yapamasa bile biz yapabiliriz, şöyle ki:
@janavarorion'un dediği gibi makinede video out ve ekran kartında da video in girişleri var ise makinedeki görüntüyü bilgisayardan alabilirsin. Bilgisayardaki herhangi bir görüntüyü webcam olarak gösteren programlar mevcut. O programlar ile de webcam gibi kullanabilirsin ki pek zor bir olay değil.

Özet geçersek: evet fotoğraf makinesi webcam olabilir, mümkündür.

esenboğa şehrin çok dışında. şehre git yer bul yerleş sonra dön vs bence gerek yok. hava alanında geçirilebilir bu süre. bi iki dergi gazete, biraz uyku, atıştırmalık yemek derken geçer. masraf etmezsiniz

esenboğada mescidde yatın... saati de kurun...
(yapmışlığım var)

mescit +1

müslüman değilim ama eski ev arkadaşım sahura kalkarken sofra hazırlamışlığım vardır, ona göre cevap veriyorum.

kaşarlı bazlama veya tost, hoşaf, kahvaltılık tereyağı ya da krem peynir, bal, soslu zeytin. (et ihtiva eden seylerin sindirimi zor oldugu icin yemenizi tavsiye etmem o saatte.)

anadolu'da eriste yenir genelde, tok tutuyor sanirim. sicak oldugundan cok tuzlu seylerden uzak kalmakta fayda var, tuzlu beyaz peynir ya da tuzlu siyah zeytin gibi.

menemen. ama icine peynir de atılacak o zaman cok sahane oluyor. bizim evdekiler makarna da yiyior ama ben sevmiyorum cok. ramazanın büyük kısmında da normal kahvaltı edioz işte

salçalı makarna

yumurta
tam tahilli ekmek
kepekli makarna
bulgur pilavi
ayran, cacik, bol sivi dedi simdi ntv'deki diyetisyen.

çok sık spor yaptığımdan dolayı ertesi gün yapacağım sporlarda vücudumda daha çok su tutmak için litre litre su içiyorum. su içince doymuş hissediyorum.

Kızartma yemeyin de ne yerseniz yeyin. Rüyanızda tatlı su çeşmelerini gezersiniz sonra :)

sakın haa tuzlu şeyler yeme. hele bu sıcaklarda dilin keçeye döner. çorba çok güzel gidiyor...

Sadece meyve yiyorum. Geçen ramazan denedim 30 gün boyunca her sahur sadece meyve yedim. karpuz/kavun oluyordu her zaman. bazı geceler yanında üzüm/şeftali/armut/muz hangisini bulursak artık... Hem ağır gelmiyordu hem de susatmıyordu...

Hurma mutlaka olsun. Müthiş tok tutma özelliği var. 3 tane at sahurun bitince. Ama kaliteli hurma olsun eminönünden falan al.
Ondan sonracığma süt de iyidir. Tok tutar. Dinç tutar.

Allah sofranızıın bereketini arttırsın.
Nasipse geceleyin pastırma, kuymak, köy ekmeği ve domates eşliğinde Gerede semalarında sahur edeceğiz.

oruç tutmamakla beraber:

- anne yanında olunca mis gbi hamur işleri.
- anne yoksa pide getirtilir, mantı neyim yenir.
- yazın nasıl olur bilmem ama tahin helvası insanı deli gibi tok tutan bir hede.

dostum farid farjad ın kemanla bu ya da buna benzer bir yorumu var. robabeh jan olması lazım...

www.izlesene.com
(bkz: robabeh jan)
(bkz: daha sende gayrı)

5.9 harddiskin puanı. en düşük puan o diye derecelendirme de öyle gelmiştir.

orada "windows deneyimi dizini" var, ona tıklarsanız daha ayrıntılı görürsünüz.

mudur windoz projeksiyonu 1-2 yıllık değil, simdi sneın alete 100 verse, 4 yıl sonra cıkacak 50 core luk islemciye ne not verecke ?

derecelendirme 7 puan üzerinden yapılıyor diye biliyorum.

gaziantep için (git: 158768)

hatay merkezde pek bir şey yok.büyük bir park, asi nehri, şık restoranlar falan(ya da biz mi gezmesini bilmedik?)iskenderuna gidin

şanlıurfada balıklı gölü görmeden dönmeyin.

arabayla gelecekseniz de bir kapadokya yapın bence.
güzergah ters geldi bana
bence ankara-konya-adana-mersin-antep-urfa olmalı:)
araç lpgli diye otopark sıkıntısı çekebilirsiniz ama dogu gezilerinde araba olmalı bence.

lahmacun seviyorsanız diyarbakır'da buket lahmacun'a gidin mutlaka. burası ofiste. balıkçılarbaşı'na giderken onur ocakbaşı var, diğer yemekler için.

ben mideye calisayim:)
antep te kahvaltida carsida katmer, ogle yemeginde imam cagdas,
hatayda kral kunefeden kunefe
mardinde kebabci RIDO
olada maras a da giderseniz yasar pastenesinden dondurmayida unutmayin:)
hadi afiyet olsun.

@ Vodoo 007 Güzergahı değiştirebiliriz.
Kapadokyayı gezmiştik.
@ tolstoyevski eyvallah, notumu aldım!

@ra s al ghul
Harikasın!! Kral Künefe de ben yemiştim :) Mükemmel gerçekten, arkadaşlarım da tatsa iyi olur vallahi !
notunu aldım eyvallah!

(git: 47134)

bu duyurunun cevaplarından birisi urfa için herşeyi içeriyor...

bu sıcakta o bölgeye arabasız girmeyin,çok ararsınız.
yalnız Hatay'a uçakla gidip tura ordan başlayıp diğer vilayetlere devam etmek daha mantıklı, çünkü araçla Hatay'a Adana'dan 200 km girip aynı yolu geri çıkmak zorunda kalacaksınız.
Hatay'da İskenderuna gidin, Hasan Baba'da Türkiye'de yiyebileceğiniz en iyi iskenderlerden birini yiyebilirsiniz,ya da Arsuz yoluna çıkın(sorun insanlar yardımcı olur) Sahil restoran, Şirinyer restoran sıralamasında balık lokantaları vardır.10 numaradır.
Doyunca Petek pastanesi'ni bulunşehir merkezine döndünüz tabi.(aynı şekilde sorun ) künefenizi yiyin, arabanızı parkedin, sahili turlayın.Teysir'de (sorunuz) biranızı için.
Antakya'da direk Harbiye'ye çıkın.Girişinde Kervan restoran,sonunda Kule restoran vardır.Mezelerin hepsinden tadın, tavuk ızgara yiyin.Şehir merkezine inin.Kral künefe'de künefenizi yiyin.
Antakya şehir merkezini gezin.Ara mahallelere girin.bir sokak üzerinde cami'nin, singagog'un ve kilise'nin birarada bulunduğunu tecrübe edin.

Tarih 20 eylülse sorun yok.hava güzel olur.yine de alışık değilseniz terletir.ankara'dan çıkacaksanız araba rahat olur.en fazla 8 saatte iskenderun'da olursunuz.kalacak yer ararsanız iskenderun öğretmen evi idealdir.(ekonomik olması ve konumu açısından)otel isterseniz de bir sürü otel var şehir merkezinde.

İskenderun'a giderken Dörtyol'a bi selam çakın.

bilmem de 0 kalori yazıyor üstünde. haa spermlerini öldürüyor haberin olsun:)

Cola zero da Cola light da içebilirsin, olmaması daha ideali olabilir ama bir kola bağımlısı olarak rejim yaparken de içmekten vazgeç(e)meyerek çok defa kilo verdim, tecrübeyle sabit:)

ya ben de bunu bira için sormak istiyorum. bira içerek de kilo vermek mümkün mü :D

@diyemem

evet mümkün. günlük kalori dengesini ayarlayarak.

Bozmaz. Kalori içermez. Fakat tat reseptörleri çalışan vücut bunu nasıl yorumlar, bu şu an için net değil. Teorik olarak tatlandırıcı almak iyi bile olmalı, ama kesin bir şey söylemek zor.

Alkolsüz, düşük kalorili bira içebilirsiniz. 1 birim alkolun vücutta yıkılması sonucu neredeyse yağ kadar enerji açığa çıkar. 50'lik birada 25 ml etil alkol bulunur, 1 ml'si de 7 kcal enerji demektir. Yani her birada yaklaşık 200 kcal almış olursunuz. Günde 1 taneyle sınırlı kalırsanız pek sorun olmaz. Fakak biradan bir taneyle kurtulmak pek kolay değil. Bu arada hatırlatayım, sıkı bir çalışma yapan erkek vücudu günlük 2500-3000 kcal enerjiye ihtiyaç duyar kütlesini korumak için. Yani içtiğiniz her bira için aynı sonuca ulaşmak için haftada 1 gün fazladan çalışmanız gerekiyor.

coca cola zero kanserojendir. TÜKETMEYİNİZ!
(bkz: yapay tatlandırıcı ile kanser ilişkisi)

diyet kola
diyet ice tea
su
soda
şekersiz çay/kahve yi
sınırsız kullanabileceğimi söylemişti doktor. zero da diyet kola kategorisinde oluyor...

Çok sağlıksız onların hepsi. Hazır rejime de başlamışken o kötü alışkanlığı da bırakmayı deneseniz?

icmesen daha iyi olur, cunku tatlandırıcılar vücuttan su atılımını güçleştirir diye biliyorum. ödem yapması da olası.

her gun ıcme en azından, 3 gunde bir ic. hem agzın tatlanır ehehe (gaddar gülüş)

öyle bir atmosfer veriyor ki uncut das boot, film bitmeye yakın "boğuluyorum lan" diyerek odada perdeyi pencereyi falan açmıştım, kolay değil 4 saat boyunca denizaltıya içeriden bakmak. izleyebileceksen izle hacı, çok kral film.

zaten evdeyim bi kaç gündür, dışarı çıkmıyorum bi de bunu izlemiym o zaman, dengem bozulur. abyss filmi gibi olmayalım.
director's cut falan bulayım en kötü ihtimal onu izlerim normali yoksa.
teşekkür ederim

ben director s cut izledim 3 saat 15 dakika idi, izlediğim en uzun filmdi ama değdi.. hakikaten güzel film, 5 saat de olsa izlerdim..

bu sıcakta sıkma canını. biraz havalar serinleyince izlersin. çerezlik filmler iyi gider bu havalarda.

izleyecek başka film yok şuan elimde. çok sıkılırsam yarın bi sinema gecesi düzenlerim artık.

üzerine de satantango izle kafan tertemiz olsun:
www.imdb.com
(450 dakika)

hiç sıkıcı değil... ben asla izleyemem zannetmiştim şöyle bir bakınca... harika film harika, mutlaka izleyin...

uzun film isteyene de (bkz: fanny och alexander) uncut

izlemediysen çok ayıp. ama tavsiyem gece izlemen yönünde..

image resizer diye aratın

www.picresize.com

paint'de aç,
ctrl w yap istediğin oranda küçült.
ne kadar büyük bi sayı girersen o kadar az küçülür.
en güzel en süper ve kolay yöntem.
çok kişi bilmez al alın terin gibi kullan.

word yüklüyse word'e yapıştırıp resize et, printscreen ile farklı kaydet. çok ilkel ve kullanışlı bir yöntemdir...

evet

ehliyette verdiysen değilsin.
ama ehliyetin yanında olsun

hayır. parmak izi alındığında mühürlü bir çıktı verdilerse aslıyla bir fotokopisi yetiyor. Vermedilerse, aynı yer olduğu için yine gerekmez. Makinadan direk çıktı alırlar...

hangi şehirdesin? sporla ya da kültürel aktivitelerle aran nasıl?

git tuttuğun takımın kombinesini al sürekli ve sabit bir çevre ile sağlam arkadaşlıklar edinebilirsin yok o yaramaz dersen tiyatro miyatro kurslarına git. 1-2 kerelik 1-2 saatlik görüşmelerle zor kalıcı arkadaş edinirsin ama sürekli bi ortama tkaılırsan iyice tanışıp samimi olup sıkı dostluklar kurabilirsin belki.

kendeine yeni bir ilgi alanı bul mesela spor amaçlı ya da hobi konularında olabilir ama her hafta toplananlardan olsun. onlarla beraber takıl. mesela dağcılık ya da bir bisiklet grubu ya da fotoğrafçılık olabilir.

benzer vaziyeti ben de yaşadım. lisede iyi kötü bi çevre vardı. sonra şehir dışında okuyup geri dönünce baktım kimse yok. Olanlar da benden gitmiş, ben de onlardan. internet camialarına verdim kendimi ondan sonra. Gerisi geldi işte.

dil kursuna falan git. istemeden de olsa konuşuyorsun ordakilerle.

mesela bir müzik kursuna gidebilirsin. hem istediğin bir müzik aletini çalmayı öğrenirsin, hem de oradakilerle güzel bir dostluk geliştirirsin. tek taşla iki kuş hesabı. ;)

Ben de çok farklı durumda değilim. Toplu yapılan aktiviteler en mantıklısı, ama bu bir ilgi alanı grubuysa daha deneyimlilerin yanında ezik kalma gibi çekincelerin olabilir, benim var mesela, o yüzden kurs daha iyi bir seçenek gibi. Bu da para gerektiriyor tabii, hem kurs hem de ilgili materyaller için. Nispeten ufak ve düzenli olarak gerçek hayatta görüşen bir internet topluluğunu da deneyebilirsin.

Çalışmıyor musunuz? Genelde okul bittikten sonra iş arkadaşları falan hani...

zorla edindiğin arkadaşlarındansa böyle kalmayı tercih ederdim ben. bırak asosyal ol ya nedir yani. nasıl mutluysan öyle yaşa başkalarının sana yapıştırdığı etiklere bağlı kalma. artı yönleri de var bu durumun (bkz: #19866459). belki de tecavüz kaçınılmaz ve ben zevk almaya çalışıyorum ama benim için durum böyle.

telefonunu ver arayalım düzenli olarak aşkolsun.

6 sene az buz degil hacı. enkaz yığını sayılırsın..ne kadar sosyal ortamlara aksan de ilk adımı atan sen olmadıkça (ki o 6 yıldan sonra sıcakkanlı veya atak olman imkansız) şöyle yapabilirsin.ortam piçi bir eleman bulursun.onun sosyal yönünü sömürerek girdiği ortamlarda kendine de yer edinirsin...yada benim gibi sokarım sosyalliğine deyip anacığınla bi başına kalıp kendini dizilere, kitaplara, filmlere vurursun.

bu gibi durumlarda en tehlikeli şeylerden biri dışarıya bakıp vay. ak herkesin dostu var ben ne haldeyim şeklinde sitem etmektir.yapma hayrettin! onun yerine olaya şöyle bak..ulan şu başlıkta da benim gibi bir sürü eleman varmış.kafaya takmiyim.olacağı varsa olar.

zorunlu arkadaş lazım sana. iş arkadaşı gibi. ne olursa olsun çalışmaya başla bence. önünde planladığım bir şey var uzun vadeli çalışamam diyorsan gir bir kafeye filan bir iki ay çalış. en azından sosyalleşme başlangıcı olur. çünkü önünü almazsan bu böyle sürer gider.

sürekli toplanan sosyal ortamlara girmen lazım
iş olabilir, dans, fotoğraf, kursu olabilir.. gezi, trekking muhabbetleri olabilir..

mutlaka bir konuya merakın vardır, sanal ortamda da olsa o konuda biraraya gelmiş insanların olduğu gruplara, kurslara gir filan..

zordur yalnızlık.. kurtul o durumdan...

allah allah kimse eski arkadaslara pas vermemis. onlari ara abicim? 6 yildir gorusmedikleri adami aniden aramalarini beklemiyorsun heralde, ilk adimi sen at bi ara gorusun, belki kaldiginiz yerden devam edersiniz. yas kucukken kurulmus arkadaslaklari yeniden bulmak gibisi yoktur; sen onu tanirsin, o seni tanir mis.

sultanahmet - yerebatan sarnıcı - boğaz tekne turu

sultanahmet köftecisi.

Nişantası'na götür.
Akaretlere götür.

yukarıdan boğaz manzaralı kafe/restoran:
ulus parkı
doğatepe

tarihi:
rumeli hisarı (içi ve manzarası çok güzel ama çok basamak çıkılıyor)
sultanahmet-ayasofya-yerebatan üçlüsü
topkapı sarayı - gülhane parkı
dolmabahçe sarayı
yıldız şale (tarih) - yıldız korusu (yeşillik) - malta köşkü (yemek)
kariye müzesi (mozaikler falan)

cami:
sokullu mehmet paşa (mütevazı)
şehzadebaşı
süleymaniye

enteresan:
miniatürk
panaroma müzesi

avm:
kanyon
istinyepark

boğazasıfır:
dolmabahçe de çay bahçesi var sarayın bitişiğinde arabayla girilen

orijinal:
(bkz: ağa kapısı)

aklıma ilk gelenler...
dur şimdi, bunlar devlet adamı, öyle mi? tekrar bi düşünelim...

Adamlarda lüks var, deniz var. Bence yeşil ve serin ve büyüleyici bir yer olmalı öyle ki dönünce unutamasınlar... aklıma gelmiyor, daha iyi öneriler verilecektir mutlaka...

Bizim bir arkadaşımızın misafiri olarak bir aile gelmişti, onları dolaştıracaktık. Kafamızda güzel bir plan yaptık, sonra öğrendik ki bunların tarihe ilgisi yok, kızları da mezuniyet için alışveriş yapmak istiyor. Anında Sultanahmet'ten tornistan edip Kapalıçarşı'dan kıza "doğu motifleri taşıyan" mezuniyet giysisi aldık, Taksim'e götürdük. Bence ne tür bir gezi istediğini sorup ona göre gezdirin. Alışveriş derse dört saat ona gider zaten. Kafana göre takıl derse önce Topkapı Sarayı'nı şöyle bir dolaştırın, oradan Kapalıçarşı'ya götürün.

sultanahmetten başlayarak yerebatan sarnıcı gülhane parkında çay ardından eminönü balık ekmek ve boğaz turu.

dubaide lokum sevilir, şöyle iyi bir lokumcuya da uğrayın.

beyoğlunda cafe açarsın, 4 arkadaşım bundan 3 yıl önce toplamda 35bin'e küçükparmakkapı'da süper bi cafe açtılar,(mekan hala kira bu arada) cafeb baya tuttu. tabi ortamın, müziğin yemeğin çok etkisi var, geçen sene aynı büyülükte başka bi mekan daha açtılar, hereç maraç yeraltı ekonomisine verilen tutarlar varsa onu bilemicem.

cafe işletmek ÇOK zordur. çok tanırım hevesle girişip batan... meslekler nedir?

franchise alın.

kişisel tecrübelerime dayanarak konuşuyorum. sizin gibi şu kadar param var yapacak iş yok diyen insanların bilmedikleri işe bulaşmamaları gereklidir.

sizin yapacağınız iş ya hazır işleyen bir sistemin parçası olmak. örneğin taksi plakası almak, halk otobüsü plakası almak gibi parayı bir defa verip akarı kokarı zarar etme riski olmayan işlere girmek.

ya da gene işleyen bir sistemin içinde yatırımcı olarak kar payı almak olabilir. bu 2ci seçenekde kar daha yüksek olabilir örneğin 100 bin lira için 3 ayda 30-40 bin lira gibi. ama riskde vardır.

özetle sadece para sahibi olmak işi pek çözmüyor. hatta böyle hazır para ile ticaret tecrübesi olmadan bi işe girişmenin sonunda o paradan geriye bişey kalmıyor.

kaspersky elbette, eset nod 2.7'den sonra saçmalamaya başladı.

her ne kadar 4. versiyonu pek iyi de olmasa eset. user yok doğru söylüyor. sabah kaspersky ile bilgisayarda virüs taramasına başla sonucu akşam alırsın. virüs yakalama oranı da diğerlerinden farklı değil üstelik. ama avira dersen denendi ve bilgisayarı virüs bahçesine çevirdi. yok freeware bir virüs programı dersen de avast

nod32 geri zekalı bir program. dosyayı silmeden virüsünü silemiyor, sistemi onarılamayacak şekilde bozabiliyor, format yahut geriyükleme gerekebiliyor.

Kaspersky daha iyidir. BitDefender tavsiye ederim ama...

evet, var böyle bir ilişki. her ne kadar "bunun kilo alma yan etkisi o kadar yok" falan deseler de vardır yine de. sadece diğer antidepresanlara nazaran daha az bir oranda etkisi olabilir. kilo almaya başladıysanız dikkat edin. doktorunuzla konuşun.

ben de merak ettim soracam;
bu kilo aldırma etkisi metabolizmayı yavaşlattığı için falan mı yoksa iştahı mı açıyor?

benim bildiğim kadarıyla her iki yönde de etkisi var.

Bence benim iştahım açılmadı, zaten hep açıktı. Hep abur cubura, çikolata, kola, cips gibi zarar ziyan şeylere ilgim çoktu ve dikkatsizce tüketirdim. Şimdi kola dışındakileri azalttım, sıfırladım, kolayı bile bazen şekersiz içer oldum.

Su içsem yarıyor; ama ilaçtan, ama başka şeyden, bilemedim.

@redlinetheturk
iştahı açıyor ama dikkat edip eskisiyle aynı miktarda yerseniz de kilo artışı oluyor. bende öyle oldu.


@fadetoreality
aynı sorun bende de var, migrenden dolayı basit bir ilaç kullanıyorum, gerçi düzenli kullandığım başka bir ilaç daha var, sanırım ikisi de bu yönde etkiliyor. beslenme düzenimde bir değişiklik olmadı ve kilo aldım, dikkat ettim ilaç döneminde oldu. oluyor.

Antidepresanlar sizin psikolojik bariyerlerinizi zayıflatır. Yani hiçbir setiniz, kapattığınız kapı, korkunuz, fobiniz, derdiniz, düşünceniz eskisi kadar güçlü değildir. Antidepresan tedavisine devam ederseniz (ki genelde uzun olur bu süre) uygun psikolojik yardımla yeme ve spor alışkanlıklarınızı düzenlerseniz zerre kilo almazsınız.
Diyemem...
Çünki vücut iç dünyasını düzene sokayım derken metabolizmayı sapıttırabilir, evet. Ama bu da psikolojik olarak aşılması gereken bir engeldir.
Özet: Varsa psikyatrınıza sorun. Yoksa psikyatr bulun.

ben de bu paxil denen zilleti kullanmıştım bi dönem.ve evet tecrübeyle sabit ne yazık ki ama iki ay gibi bi sürede 10 kilo kadar almıştım.hatta okulda epey bi geyik olmuştu "he he ergenliğe yeni girmiş gibisin" diye.birden kilo yaptı benim bünyede.ama ilacı bıraktıktan sonra tekrar verebildim kiloları.bana kalırsa doktorunla özellikle konuş bu kilo mevzusunu.mümkünse paxil yerine aynı paralelde farklı bi ilaç yazsın.

ben nisan ayından beri kullanıyorum ama kilo falan almadım..

gerek kadında olsun gerekse erkekte, bazen çok kıro durabiliyor. mesela duruma göre pazunun, kolun üst kısmının üserindeki herhangi bir simge kötü durabiliyor.

nerede olduğunun çok önemi var. kolda molda resmen kıroluk artık.

bi de tabi çekici olsun diye dövme yaptırmak... umarım bu değildir amaç. = /

erkekte, kolda boydan boya ya da yarim kol, kursun kalem lekesi gibi durmayan, ozellikle tribal desenleri begeniyorum. buyuk dovmede uzaktan karalti gibi durmamasi kanimca onemli. kucuk dovmeler ise bacagin dis yuzunde guzel oluyor, yan tarafta orta boy bir sey.
hatunda da malum iste daha zarif desenle falan filan.
kararsizsan gecici bir sey yaptir ilk etapta bence. arkadaslarinin ve kendi begeninin bir fikrini al, sonra yaptir derim.

bu aralar miami ink ve kardes programlarina sardim, sen de bir goz at istersen.
google'da 'tattoo patterns / designs' seklinde aratirsan sayisiz kaynak bulursun.
ankara kismini bilmiyorum, burasi istanbul :P

itici buluyorum.ozellikle kadınlarda hatta ying yang ozenti gibi gelir bana.

severim, özellikle özel bi anlamı varsa çok çekici bulurum ama ying yang pek sevdiğim bi desen değil.
ankarada art tattoo ve madline tattoo'yu tavsiye ederim. art tattoo cemal diye de biliniyo, tunalıda ertuğ pasajında.
madline tattoo da onur'un yeri ve cinnah no:35te. ben madline'da 3 dövme yatırdım 2sinden memunum 1ini pek beğenmiyorum ama suç bende. ayrıca hijyen açısından çok güvenilir olduğunu söyleyebilirim. bi de onur gayet tatlı, sevimli bi insandır (:
ikisini de google'da aratırsan bulabilirsin.

kendi fikrim... dövme herkese yakışmıyor. cılız erkeklerde ve hanım hanımcık kızlarda komik durduğunu düşünüyorum.

bi de ying yang olayı... ı ıh, çok dandik durur. o simgeyi de oldum olası sevmem zaten.

cılkını çıkarmamak lazım

ilk soruya cevabım: çok yapay, çok itici...

istediğin yere yaptır yahu çekici veyahut değil sen taşıyacaksın onu. ayrıca kolda olan dövme de kıroluk oldu ya artık bu saatten sonra ne kıroluktan sayılmaz bilemedim